19 Eylül 2017 Salı

Barcelona ve Real Madrid Deneyimi

Yaklaşık bir ay önce dünyanın en önemli şehirlerinden Barcelona, Madrid, Paris ve Amsterdam'ı kapsayan 11 günlük bir tatil yapma fırsatı buldum. Tatildeki Barcelona ve Madrid duraklarına uğramadan günler öncesinde Camp Nou ve Santiago Bernabeu stadlarına gitmenin hayallerini kurmaya başlamıştık. Dünyanın en büyük bu iki kulübünün, bu iki ezeli rakibin şanlı tarihine ve muhteşem mabedlerine yapılacak bu ziyaret benim gibi bir futbol manyağı için adeta bir ibadet gibi olacaktı.

Bu yazıda bu gezide yaşadığım deneyimleri iki ezeli rakibi müze, stadyum store gibi bir çok kriterde kıyaslayarak anlatacağım. Konusu forma olan bir sitede biraz konu dışına çıkacak olsam da bu deneyimi sizlerle paylaşacak olmak hem gitmeye fırsat bulamayanlar için güzel bir paylaşım olacak hem de gitmek isteyenler için hazırlık yapma isteği uyandıracaktır.
Öncelikle stadyumları kıyaslayarak işe başlayalım. Camp Nou'nun koltuk sayısı yaklaşık 100 bin iken, Real Madrid'in yaklaşık 80 bin. İlk bakışta koltuk sayısı Camp Nou'nun daha büyük olduğu izlenimini uyandırsa da oraya gidince durum farklı olduğunu görüyorsunuz. Camp Nou yer altına doğru inşa edilmiş bir stadyum olduğundan dışardan oldukça küçük görünüyor. Ayrıca stadın dışı herhangi bir mimarı güzelliğe ve kompaktlığa sahip olmadığından stadın yanından geçerken herhangi bir etkileşime geçemiyorsunuz. Santiago Bernabeu'da bu durum tamamen tersine işliyor. Stadyum dışardan alabildiğince büyük, hatları ve aksları belirgin yani tam bir mabed. Hatta nostaljik bir görünümü olduğundan Madrid şehrinin tarihi dokusunu da bozmuyor.

Bernabeu'nun tüm tribünleri kapalı iken, Camp Nou'nun yalnızca bir tribünü kapalı olması ve aşağı yukarı aynı büyüklükte iki stadyum olmalarına karşın Real Madrid'İn daha az koltuğa sahip olması, Real Madrid'li taraftarların konforunun daha fazla ön planda tutulduğunu gösteriyor. İki stadın tüm tribünlerini gezmiş biri olarak söyleyebilirim ki, bir Barcelona taraftarı olarak Real Madrid'in stadı beni adeta büyüledi.
İki kulübün müzeleri neredeyse aynı büyüklükte olmasına karşın Real Madrid'in müzesindeki kupalar daha iyi tasnif edilmiş. Real Madrid'in müzesi çok aydınlıkken, Barcelona'nın müzesinin zifiri zindan karanlık olduğunu da belirtelim. Şimdi Real Madrid'in 9 Şampiyonlar Ligi kupası var, Barcelona'nın 4 tane var geyiğine hiç girmeyeceğim. Çünkü iki kulübün de yakın tarihte kazandığı şampiyonlar ligi kupası sayıları 4'er tane. 1950'li yıllarda üst üste kazanılmış 5 ş.ligi kupası ve en son kazandıkları ş.ligi kupası 2001 yılındayken, Real Madrid son yıllarda Barcelona'nın gerisinde kalmış durumda.

Real Madrid'in müzesinde kulübün tarihinde giydiği neredeyse bütün formaların gerçeklerini veya gerçeklerin birebirlerini görme fırsatınız varken, Barcelona'da bu durum çok karışık. Bazı yerlerde Altın Toplar, bazı yerlerde ödüller, bazı yerlerde flamalar yani Barcelona'nın müzesindeki objelerde bir sıralama olmadığından, haliyle dikkat dağınıklığı oluyor.
Barcelona müzesinde kulüp tarihi, fotoğraflarla PVC üzerine işlenmiş ve alttan beyaz ışık yansıtılmış. Hatta yukarıdaki fotoğraflarda Barcelona'nın ilk logosu da bu yöntemle gösteriliyor. O fotoğrafa bakarsanız neyden bahsettiğimi daha açık anlayabilirsiniz. Yine Real Madrid müzesinde çekilmiş fotoğraflarda kulübün tarihindeki ilk formalarından bazılarını, gerçek maçlarda kullanılmış futbol ayakkabılarını ve meşin topları da görebilirsiniz. Real Madrid'in müzesindeki Sinevizyon gösterileri ve eski futbolcularla ilgili kısa filmler sizi orada saatlerce tutmaya yetebilir. Real Madrid'in tarihinde oynamış tüm futbolcuların fotoğrafları bir koridorda tek tek gösteriliyorken, Barcelona'nın tüm futbolcularına dokunmatik ekrandan ulaşabiliyorsunuz.
Real Madrid müzesinde 9 şampiyonlar ligi kupası için ayrı bir salon bulunuyor. Bu mekanda yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz gibi finalde giyilen forma ve rakiplerinin forması, maç biletleri, rakipten alınan flama ve finalle alakalı her türlü hatıra mevcut. 1950'li yıllarda oynanan finallerde rakiplerden alınan formaların hatta flamaların günümüze dek saklanması beni çok etkiledi. Tüm bu salonun tam orta yerinde ise 9 Şampiyonlar Ligi kupası mevcut.

Real Madrid bugüne dek bir çok kez logosunda değişikliğe gittiğinden aşağıdaki resimde kulübün logo evrimini gösteren bir tablo bulunmakta.
Şimdi biraz da kulüpleri store bakımından kıyaslayalım. Barcelona'nın store'u Real Madrid'inkinden daha büyük. İki kulübün de storelarının bir katları Adidas ve Nike olan ürünlere ayrılmış. Barcelona'nın store'unu ürün çeşitliliği bakımından ve fiyatların ekonomikliği açısından çok daha güzel buldum. Real Madrid'in store'unda fiyatı 9 euro olan anahtarlıklar gördük. O yüzden storelardan alışveriş yaparken Real Madrid ürünlerini almakta zorlandım. Aşağıdaki fotoğrafta store'dan aldığım ürünleri kıyasladığınızda bu durumu açıkça görebilirsiniz.

Bir de Real Madrid'in store'unda dikkatimi çeken bir şey oldu. Kulüp günlük hayatta giymek için herhangi bir tişört üretmemiş. Bu işi tamamen Adidas'a bırakmış. Ayrıca üç katlı olan Store'un en üst katında kulüple alakası olmayan Adidas ürünler satılıyor. Adidas istediklerini bu kadar çok yaptırabilmek için kulübe oldukça fazla para ödüyor haliyle.
Şimdi soracaksınız bu iki store'a gittin neden hiç forma almadın diye. Size Store'da olan ortalama bir formanın 100 euro yani 230 lira civarında olduğunu söylersem bu soruyu sorma gereği bile duymazsınız. Bir de bir koleksiyoner olarak evime 1 kilometre uzaklıktaki herhangi bir Adidas veya Nike mağazasından 120 liraya alabileceğim bir formayı İspanya'dan alma salaklığına girmek istemedim.

Ben de bu iki kulüple alakalı Türkiye'de bulamayacağım orjinal fikirli ürünler alma yoluna gittim. Real Madrid kupası, Real Madrid Stadyum maketi, Real Madrid ve Barcelona Magnetleri, Barcelona Stadyum maketi ve üzerlerinde Xavi, Messi, Pique, İniesta ve Puyol'un isimleri bulunan bir Shot bardağı seti, Puyol anahtarlığı ve büyük bir Barcelona kalemi gibi ekonomik ürünler aldım. Ayrıca aynı resmin alt bölümünde Real Madrid ve Barcelona turlarında kullandığımız giriş biletleri de mevcut.
Stadyum gezilerinde iki stadın bir çok tribününe, başkanlık localarına, soyunma odalarına, yedek kulübelerine, saha kenarlarına, sahaya çıkan koridorlara ve bir çok bölüme girebiliyorsunuz. Hatta Real Madrid'de yedek kulübesindeki koltuklara dahi oturmanıza izin veriyorlar. Barcelona stadında sahaya çıkmadan 20-30 metre önce futbolcuların dua etmesi için bir kilise bulunması da dikkatimi çeken detaylardan biriydi.

Sonuç olarak Real Madrid stadyum konusunda Barcelona'dan daha iyi. Barcelona store konusunda Real Madrid'den daha iyi. Real Madrid müze konusunda Barcelona'dan daha iyi. Barcelona son yıllarda yaşadığı başarılar sayesinde popülerlik konusunda Real Madrid'den daha iyi. Ve bu iki kulüp Dünya'nın tüm diğer kulüplerinden rekabette birbirlerini daha yukarı çekerek daha iyi bir konuma ulaşmış durumdalar. Barcelona turu'nun 23 euro, Real Madrid turunun 19 euro olduğunu ve her gün binlerce turistin bu kulübün müzelerini ziyaret ettiğini düşünürseniz, bu kulüplerin ekonomik olarak neden bu kadar yukarıda olduğunun sebeplerinden birini anlamış olursunuz.

30 Aralık 2016 Cuma

Besiktas - Sehitler Anı Forması


Son zamanlarda artan şehit haberleri ülkemizi yasa boğuyor. Şüphesiz ki bu vatan onlar sayesinde ayakta ki onlar için ne yapsak borcumuzu ödeyemeyiz. Hem onları anmak ve yanlarında olduğumuzu belirtmek hem de forma satışlarından elde edilecek gelirin bir kısmının şehit ailelerine bağışlanması amacıyla bu formayı tasarlamaya karar verdim.

Formanın kamuflaj deseni gri ve siyahın tonlarından oluşacak şekilde tasarlandı. Bu sayede formadaki Beşiktaş algısını ve Beşiktaş'ın yine bir balkan savaşının kaybedilmesi nedeniyle siyah beyaz renklere bürünmesine athıfta bulundum. Formanın omzundan geçen Adidas şeritleri bayrağımızın renklerinde kullanıldı. Formanın üzerindeki Adidas logosu, Vodafone ve Beko reklamları ve sırtındaki numara da dahil tüm öğeler kırmızı renkte kullanıldı. Bundaki amaç Türkiye'yi vurgulamak ve öğelerin formanın üzerinde görünür olmasını sağlamaktı.

Umarım bu forma tasarımı kulübümüz tarafından kabul görür, ilklerin ve enlerin takımı Beşiktaş'ımız bu formayla yine bir ilke imza atar, tüm şehitlerimizi bu vesileyle anmış oluruz ve tüm Türkiye'deki spor kulüplerine örnek olacak bir kampanyaya imza atarız. Bir tasarımcı olarak benim için bundan daha çok gurur duyulacak bir hadise olamaz. Destek vermek için bu yazıyı ve formanın tasarı görselini paylaşırsanız çok sevinirim, teşekkürler, saygılar...

29 Mart 2015 Pazar

ARCH 401 - Eskişehir Kent Meydanı ve Kültür Merkezi Projesi



2013-2014 Öğretim yılı yaz okulunda Yrd.Doç. Levent Arıdağ ile birlikte hazırladığım, yıkılacak olan Eskişehir Atatürk Stadyumu'nun arazisi için tasarladığım Eskişehir Kent Meydanı ve Kültür Merkezi Projesi.

Geçme Notu: AA

29 Aralık 2013 Pazar

I Tunes Store & Urbanears


Müzik zevki ve kalite beklentimiz bazı parametrelere göre değişebilir. Kimimiz rock, kimimiz pop, kimimiz arabesk sevebilir. Ama hepimiz için aynı olan bir tek şey vardır o da dinlediğimiz müziğin ses kalitesidir. CD kalitesinde müzik diye bir şey vardır. Kimileri bunun kapısından bile geçmemiştir. Yalnızca internetten ücretsiz olarak mp3 indiren bir kişinin CD kalitesinde müzikten haberi yoktur. CD kalitesinde müzik en temel olarak sıkıştırılmamış olduğundan sanatçının yaptığı müzik hiç bir deformasyona uğramadan bize ulaşır.

Apple şirket felsefesi olarak kaliteden taviz vermeyen bir markadır. Şirket, müzik piyasası korsan indirmeler yüzünden neredeyse bitmek üzereyken i tunes store'u kurup hem sanatçılara milyonlarca dolar kazandırıp hem de dinleyicilere şarkı başına 90 kuruş karşılığında cd kalitesinde müziğe sahip olma olanağını sunmuştur. Maalesef ki Türkiye'de Iphone sahibi olup da telefonundaki i tunes store ikonunun ne olduğunu merak edip de tıklamayan yüzbinlerce insan var. Ben de bu kişilerden biriyken Steve Jobs'un biyografi kitabını okurken i tunes'un anlatıldığı kısımda bu özelliğin ne kadar önemli olduğunu keşfettim. Hem istediğiniz şarkıcının istediniz yılda yaptığı albümün istediğiniz şarkısını 90 kuruşa indirebiliyorsunuz, hem de sahip olduğunuz bu şarkıyı i cloud yoluyla sahip olduğunuz tüm apple cihazlarında çalıştırıp isterseniz Cd'ye de yazabiliyorsunuz.

Siz I tunes'un ne kadar kullanışlı olduğunu keşfederken ben de indirdiğiniz bu müziği güzel bir standartta dinlemenizi sağlayacak cihazı anlatayım. Hem tasarım hem ses kalitesi olarak ortalama beklentilerinizi karşılayacak bir ürün Urbanears. farklı farklı renklere sahip, bir kısmı plastik, bir kısmı kumaş, bir kısmı metal ve tarz bir ürün. Ses kalitesi olarak belki bir Beats kulaklık değil ama profesyonel olmayan bir kulaklığa göre oldukça güzel ses veriyor. Üstünde şarkıyı durdurup başlatmanız ve telefonu açıp kapatmanız için de bir tuş mevcut. En beğendiğim özelliği de kulaklığın bir kulağında başka birinin sizin müziğinizi paralelden dinleyebilmesi için jak girişinin bulunması. Bendeki Urbanears da fotoğrafta kullandığım yeşil renkte. Geçen yıl D&R yılbaşı kampanyası yapmıştı ve 99 liraya almıştım. 100-130 lira arası bir fiyata bu güzel ürünü almanızı tavsiye ederim. Philips'in tarz sahibi olmayan kulaklıklarına para vereceğinize biraz daha para verin ve bunu tercih edin. I Tunes Store ve Urbanears : Müzik zevkime ulaşmamı sağlayan iki güzel araç...

22 Aralık 2013 Pazar

Mimarlığa Geri Dönüş


En son 2009'un yaz okulunda ders vermişsiniz. Yani aradan 4 sene geçmiş. Mimarlıkla ilgili tüm bildiklerinizi unutmuşsunuz. Sınava girmeyi, sınava çalışmayı, proje yapmayı, not almayı, çizim yapmayı yani öğrencilikle ilgili tüm melekelerinizi yitirmişsiniz. Sonra size hayatla ilgili gerçekleri tokat gibi yüzünüze vuran bir yaz yaşıyorsunuz. Ailenizin imkanları ne kadar çok olursa olsun işe yarar bir insan olduğunuzu göstermedikçe ve ispatlamadıkça kendinize saygı duymadığınız gibi başkaları da size saygı duymuyor. Bir karar vermek, bir yola girmek lazım değil mi ?

İşte bu yeniden başlamanın, kaldığı yerden devam etmenin, bu geri dönüşün temel nedeni de bu. Hakettiğiniz ve olmanız gereken yerde değilsiniz, itibarınızı geri almak ve aslında var olan potansiyelinizin hala orada durduğunu kanıtlamak zorundasınız.

Kaldığınız yerden devam etmek sıfırdan başlamak kadar kolay değil. Çünkü sıfırdan başlasanız 1'nci sınıfta olursunuz. Dersleriniz kolay olur. Ama siz 3'üncü 4'üncü sınıf yani bitirmeniz için gereken tüm dersleri aynı anda alıp vermek zorundasınız. Yaşınız 26'ya gelmiş, eskisi kadar kolay kavrayamıyorsunuz, en azından beyin eski elastikiyetine sahip değil. İsteseniz de eskisi kadar kolay şekil veremiyorsunuz ona. Sınıf arkadaşlarınız 3-4 ay önce proje yaptıkları için kaldıkları yerden hazır bir şekilde devam ediyorlar. Ama sizin mimarlıkla alakalı herşeyi unutup 1'inci sınıf öğrencisiymişcesine bir bilgiye sahipken 3'üncü sınıfın proje dersini alırken ne kadar zorlandığınızı anlatmaya hakkınız yok. Hiç sınıf arkadaşınız, tanıdığınız, not isteyebileceğiniz hiç kimse yok. Tek başınasınız.

Tüm bu zorluklara rağmen dersler başlayalı 3 ay geçmiş tüm ödevlerinizi, quizlerinizi, vizelerinizi eksiksiz yapmışsınız ve projenizi de mimari kavramlarla örtüşecek seviyeye ulaştırmışsanız şu an benim yorgunluğuma empati yapabilirsiniz. Geriye sadece final sınavları kaldı ve derslerin hepsini vereceğimi umuyorum. Her şeyi yaşında yaşamak en güzeliymiş. Belli bir yaştan sonra bazı şeyleri toparlamak kolay değil. Benden küçük arkadaşlar bu yazıdan ders çıkarsınlar ve okullarını aksatmasınlar. Yaşınızın gerektirdiklerinin gerisinde kaldıkça hayatın gerisinde kaldığınızı her gün yeni bir tecrübeyle anlıyorsunuz. Şimdi finaller için çalışmaya başlamam gerekiyor. Görüşmek üzere..

15 Aralık 2013 Pazar

Polaroid Almak İsterseniz Yaşayacağınız Hayal Kırıklıkları


1943'te üç yaşındaki Jennifer Land adındaki bir kız çocuğu basit bir soru sordu: "Fotoğraf çekildiği anda neden hemen kendimi göremiyorum?" Babası Edwin Land gitti ve bunu yapabilecek anında görüntü veren, banyo gerektirmeyen bir fotoğraf makinesi ile filmini icat etti. Küçücük bir çocuğun dikkatini çeken bir eksiklik ve bu ihtiyaca cevap aramanın oluşturduğu bir icat. Polaroid'in basit hikayesi bu.

Hikaye belki güzel başladı. O yıllarda bu makina çok önemli bir icat gibi dursa da günümüzde çektiğimiz fotoğrafları anında görebildiğimiz dijital makinalar ve cep telefonları olduğundan zamanla demodeleşti ve şirket iflas etti. 2005 yılından beri Polaroid film üretilmiyor. O yıllarda üretilen filmler de üzerinden geçen 8 sene içerisinde tazeliğini ne şekilde korumuştur bu da tam bir muamma. 10'lu paketlerde satılan bu filmlerin 100-150 lira gibi karaborsadan alıcı bulduğunu belirtelim. Bu durumda tek bir çareniz kalıyor o da polaroid filmlerini yeniden üreten bir oluşum olan impossible project. Bu internet sitesinden 10'lu paketli bir film artı kargo ücreti 50 dolara maloluyor. Polaroid fotoğraf makinalarının 30-40 liraya satıldığı bir piyasada 10 tane resim çekmek için 100 lira vermek çok mantıksız olacağından bir polaroid fotoğraf makinası alma hikayeniz de burada hayal kırıklığıyla sona eriyor.

İşte ben tüm bu bilgilere hayal kırıklığıyla sonuçlanan bir Polaroid fotoğraf makinası alma hevesiyle ulaştım. Şu an piyasada milyonlarca polaroid fotoğraf makinası olmasına rağmen kimse bu makinaları kullanamıyor. Bu yüzden bu makinaları sahibinden gittigidiyor tarzı sitelerde çok ucuza bulmanız mümkün. Yazının başlığında kullandığım fotoğraf Polaroid'in instant 1000 adlı ve benim tasarımını çok sevdiğim bir modeli. Bu fotoğraf makinasını kullanabilmek oldukça güzel olurdu ancak bu durumda evimin bir köşesinde duran antika bir fotoğraf makinası olarak güzel bir obje vasfı gösterecek.

19 Mayıs 2013 Pazar

Sahibinden Satılık İnönü Koltuğu


Bundan böyle bu blog aracılığıyla fırsat buldukça herşey hakkında kısa kısa yazmaya çalışacağım. Bazen çok vakit olursa bu kısa yazılar uzayabilir de.. Az sonra bu yazının uzayacağını tahmin ettiğim gibi :)) Uzun yazmaya fırsat bulamam büyük ihtimalle çünkü formakoleksiyon vaktimin büyük bir bölümünü alıyor. Ben bu paragrafta daha fazla uzun kelimesini kullanmadan ve son olarak lafı uzatmadan bir merhaba deyip konuya gireyim.

Son günlerde satış sitelerinde İnönü Stadı'ndan Satılık koltuk tadında ilanlar görüyorum. 32 bin şanslı izleyicinin izleyebildiği İnönü'deki son maçta stadyumdaki 28 bin koltuk söküldü. 2 tanesi de benim evimde duruyor. Hatta file toprak ve çim gibi bir çok hatırayı da eve topladım. Benim garibime giden mevzu insanlar bu sökülen koltukların satışa sunulmasından rahatsızlık duymaları. Herkes kulaktan duyma bilgilerle bu hatıraların 300'e 500'e karaborsadan satıldığını düşünebilir ama işin aslı böyle değil.

Stadyum koltuğundan bir ürün diye bahsedersek aynı üründen piyasada 28 bin tane varsa bu ürünün piyasası asla 300-500 lira civarında dolaşmaz, dolaşsa bile kimse o parayı o koltuğa vermez. O koltuğun değeri yalnızca onu oradan söken kişi için vardır ve manevidir. Yani Beşiktaşlı adam bunu nasıl satışa koyar diye tepki göstermeye gerek yok. Koysa da satamaz satsa da bu fiyatlara alıcı bulamaz. Son günlerde çok dikkatimi çekti bu mevzu. Satış sitelerinde isteyen istediği ürünü istediği fiyata satışa koymakta özgürdür. Mühim olan satılıp satılmadığıdır.